INSTAGRAM DOSYASI PT. V

10:08

Sosyal medya artık günümüzde tamamen bir "girişimcilik" fasilitesi haline geldi ama bence Instagram bunun için insanlara en temel düzeyde imkân sağlıyor. Biraz sosyal medya analizi de yaparak açayım bu konuyu. (Başladık yine.) Lütfen biraz sabredin ve sonuna kadar okuyun.

Öncelikle Instagram'ın en önemli özelliği şu: Görsel olması. Görseller üzerinden yürümesi tamamen. Örneğin, çoğunlukla herhangi bir "okuma" gerektirmemesi. İnsanlar için o fotoğraflara bakıp saniyeler içerisinde bir sonrakine geçmek son derece kolay. Daha doğrusu şu: Tüketimi kolay. 21. yüzyılın en önemli özelliği "bilgi"nin "görsel"leşmesi zaten, insanlar artık uzun uzun okumak istemiyor (ki Twitter'ın tutmasının nedenlerinden biriydi bu, okunacak çok fazla şey yok, insanlar sıkılmaya fırsat bulmadan sonraki tivite geçiyor). Bununla alakalı yapılmış çok fazla çalışma var ama şimdi oraya girmeyelim.

Çoğu sosyal medya hesabında olduğu gibi, Instagram'ın sizden istediği en önemli şey nedir biliyor musunuz: Süreklilik. Temel kural bu, "ara vermeyecek"siniz. (Biraz insanların ruhunu sömürmek gibi oluyor ama böyle). Süreklilik olması, yani aktif bir kullanıcı olmak sizin her zaman üst sıralarda kalmanızı sağlıyor. Bu sürekliliği sağlayabilmek size kalmış bir şey. Ama altın kurallardan biri. Bunu da cebe koyalım.

Takip ediyor musunuz bilmiyorum ama yeni bir site açıldı geçtiğimiz sene, ismi ello. Tek amaçları kullanıcıların reklama boğulmadan rahat rahat gezinebildikleri bir yer olmak, gayet de güzel bir tasarımı var. Ama problem şu ki, yeni oldukları için davetiye usulü çalışıyorlar. Yani birileri tarafından davet edilmediğiniz sürece üye olamıyorsunuz. Bu site açıldığı zaman inanılmaz bir yoğunluk yaşanmıştı çünkü sosyal medyadaki en önemli kuralların başında şu gelir: Eski olmak. Ne kadar eski olursanız o kadar çok takipçiniz olur. Twitter'da bu kural çok işler, çoğu zaman 20 bin tivit atmış insanların yüz binlerce takipçisi olmasına şaşırırız, mantığı bu. Diyelim ki ben Ello'daki en eski üyelerden biriyim, gelen Türkler ilk olarak Türkçe içerik arayacaktır ve haliyle ilk olarak beni bulacaklar, sonra devamı gelir zaten. Eski olmak, bir başka kural. Bu işin içinde olan insanlar deli gibi takip ediyor bu işi. Periscope’un çıktığı gibi patlamasının sebebi bu. Sosyal medya ünlüleri anında kullanmaya başladı bunu. Eski olmak iyidir arkadaşlar, iyidir...

Bir diğer kural şu, eleştirirsiniz, yerin dibine batırırsınız ama yapacak bir şey yok: belirli bir sosyoekonomik düzeyin üzerinde olmak. lüksiyat, daha önce de yazdığım gibi biz fakirleri sinir etse, gözümüzün içine battığı için rahatsız da etse, ne bileyim istediğimiz kadar kötülesek de, gerçek şu ki: ilgi çekiyor. Merak uyandırıyor. İnsanlar özeniyor buna, özendikleri hayatı da daha iyi öğrenmek istiyorlar. İnsanlar affedersiniz bok atmak için bile olsa bu insanları takip ediyorlar. Ve bu özellikle fakir ya da orta düzeyde toplumlarda ve insanlarda görülüyor: yani sed piramitinin en alttaki, en çok insan barındıran kitlesinde. Yani bir pazarlamacı için en önemli bölgede.

Bununla alakalı en güzel örnekleri ben Türkiye’de görüyorum. Biz Türkler böyleyiz çünkü sahip olamadığımız şeylere karşı bambaşka bir alakamız vardır. Genelde statü sahibi olduğumuzu hissetmek için çeşitli nesnelere atıflarda bulunuruz, bir Iphone 6'nın çıktığı gibi alınmak zorunda olmasının sebeplerinden biridir bu. Her neyse. Gerçek bir örnek vereyim.

Youtube'daki Türk kadın makyaj videolarının istilasını görmüşsünüzdür illaki. Bunların arasında bir kız benim ilgimi çekti, bir süredir takip ediyorum, başlığına da bakabilirsiniz, ismi Duygu Özaslan. Bu kızın anladığım kadarıyla bütün olayı pahalı (onların dilinde "high end") markalar kullanıyor olması. Yani diğerleri atıyorum Rimmel London markasını kullanıyorken bu kız Yves Saint Laurent kullanıyor. Öyle ki biraz olsun ucuz (ki bu ucuz yine bize göre pahalı) bir makyaj malzemesi kullandığı zaman seyircileri tarafından "O böyle ucuz bir ürün asla kullanmaz, reklam yapmak için kullanıyorsun" diye linç ediliyor. Bu denklemin bir kısmı. Bunu elde tutalım.

Kitlesi makyaj yapan orta halli kadınların takıldığı yer olarak da süslüsözlük sitesini temel alalım mesela. Siteleri şurası, tık. Kendisiyle birlikte ve hatta kendisinden önce Youtube dünyasına onlarca makyaj vloggerı katılmış olmasına rağmen en çok entry girilen başlığın kendisininki olmasının nedeni nedir peki? Güzel makyaj yapabilmesi, değil. Bizzat make-up artistler de var çünkü o dönemden. Güzelliği? Hayır, çok ayrı bir güzelliği de yok. Fazla uzatmadan ben söyleyeyim: İnsanlara ulaşamayacağı şeyleri pazarlaması. Güzel bir strateji. Ve kesinlikle çalışıyor. Instagram'daki 106 bin takipçisi bunu doğrulayabilir. Youtube'daki 100 bini aşmış takipçisi de. Falan filan. Daha ilgincini söyleyeyim. Kendisi gibi diğer bir makyaj ve güzellik vlogger'ı olan Merve Özkaynak, geçtiğimiz sene yılın kadın girişimcisi seçilmişti. Yaptığı tek şey "Youtube videosu". Takipçi sayıları da Duygu ile benzer.

Sonuç olarak insanlara ulaşamayacağı şeyleri pazarlayın. İnsanlar statü simgesi şeylere ulaşmayı sever. Bu da yukarıdakilerin yanında durması gereken bir kural.

Şimdi en yukarıya geri dönersek: Türkler bu girişimcilik paydasının neresinde? Hiçbir yerinde değil. Bütün dünya sosyal medya reklamlar üzerinden yürürken Türk şirketler hala bu insanları tınmıyor. Aşırı derecede geri kalmış bir toplumuz bunun için. Böyle bir pazar yönetimi olamaz.

Sosyal medya üzerinden reklam veren şirketler genellikle yurtdışı bazlı oluyor. Haliyle bu tarz yeniliklere açıklık söz konusu. Adamlar alışkın ve bu gücün kesinlikle farkında. Hadi bir örnek daha vereyim.

Daha önce de demiştim: Daniel Wellington isimli bir saat markası var ve bu saat markasının bütün olayı Instagram. Dünyanın dört bir tarafından takipçi sayısını biraz yüksek olan insanlara, Instagram'a onunla çekilmiş 4 fotoğraf koymaları karşılığında en az 200 dolarlık saatlerini bedavaya gönderiyor. İnsanlar sürekli bu saate maruz kalıyor Instagram'da dolaşırken. Pazarlamanın ilahı budur. Adamların şu anki takipçi sayısı 978.000'i geçmiş! Hesapları burada. Ve sadece Instagram üzerinden dünyaca tanınmış bir marka olup çıktılar. İbret budur, hehe.

Yazacak şey çok ama ben bu meretin gücünü göstermek için son bir darbe daha vurup gideceğim. Bunları anlatmamın sebebi tamamen artık bizim de bu işin içerisine girmemiz gerektiği, çoktan geç kalmış olduğumuzu göstermek. Yenidünyanın olayı bu arkadaşlar. Siz gidip Posta gazetesine ilan verirseniz kocaman bir genç kitleyi yok saymış olursunuz. Piramitin altındaki geniş alanı hiçbir zaman unutmayın.

Neyse. Gelelim örneğe.

Patrick Janelle'i tanımayan yoktur, kendisi Instagram yüzünden popüler olmuş, bu sayede nice paralar kırmış, en son SoHo'da güzel bir ev tutmuş, şarap tadımcılığı işine bile girmiş, dünyayı dolaşmış yakışıklı bir abimiz. Bu adam, yukarıda ve daha önceki entrylerimde söylemiş olduğum her şeyi yapmış bir adam. 374 bin küsülü bir takipçi sayısı var. Ama konumuz bu değil.

Geçtiğimiz günlerce BMW markasının Amerika ayağı ve daha pek çok marka daha, Patrick ve onun gibi yaklaşık 8-9 tane Instagram ünlüsünü aldı ve 1 haftalık bir BMW rüyası yaşattı (hihihi). Sadece orada çektikleri fotoğrafları koymak için ayrı bir hesap bile açtılar: flockoffools. Fotoğraflara bakabilirsiniz. Hepsinin Elvis gibi giyinip BMW motorları sürmeler olsun, ne bileyim kaskları takıp en lüks BMW’lerle araba yarışları yapmak olsun, bu arada Kiehls gibi markaların da reklamını aradan çıkartmak olsun. Adamlar hayatını yaşıyor, sorsanız sahip oldukları tek şey bir Iphone. Bu yani.

Kapanışta "vur dedik öldürdün" yapacağım, son nefesinizi de böyle verin.

Makalesi bu: https://www.yahoo.com/tech/inside-instagrams-unofficial-lucrative-ad-111500129214.html

Okumak istemeyenler için ben özet geçeyim. Seve seve yapacağım bunu.

Instagram'da 100.000 takipçi üzerinde followerı olanların tek bir fotoğraf başına 700-900 dolar arasında para kazandığını...

500.000 follower ve üzerinde olanların bir fotoğraf başına 2.000-3.000 dolar arasında para kazandığını...

Ve moda ile alakalı olan yüksek takipçili hesapların tek bir sponsorlu fotoğraf başına en az 8.000 dolar kazandığını...

Biliyor muydunuz? 

INSTAGRAM DOSYASI PT. IV

09:45

Burada, follower ve elitizm meselesi üzerine birkaç bir şey söylemek istiyorum. İkiye bölelim, önce follower konusu.

Instagram, kendi sayfası editörleri tarafından kontrol edilen bir uygulamadır ve tabii ki, her sosyal medya aracı gibi, tamamen maddiyata dayalı olmak durumundadır. Ama bir hesap Instagram'ın bizzat kendi sayfasında tanıtılmışsa (suggested olmaktan bahsetmiyorum), zaten kazanacağı follower sayısı (çok çok uç değilse) 5 bini geçmez. (Hadi sizin için 10 bin. :)

Ama asıl konu suggested olmak ise, daha önce de yazmışolduğum gibi bu bir "community" meselesidir. Önerilen, önerilir. Mantık basit. E ne yapacaksınız, aktif olacaksınız, yorum yapacaksınız mesela. Like koyacaksınız. Suggested olmak size minimum 40 bin follower kazandırır. Ama bunu yapan Instagram'in "elitist editörleri" değil, sizin arkadaşlarınızdır, eğer arkadaşlarınız ya da sizi takip edenler sizi önerirse, iki üç kişiden fazlası sizin o follower sayısına layık olduğunuzu düşünürse siz de önerilen olursunuz. Burada herhangi bir elitizm mevcut değil. Sadece topluluk kuralları var.

Facebook'un Instagram'ı satın alması "kendi sonunu hazırlaması"na sebep olmadı, hatta istatistiklerle konuşursam:

2014'ün sonunda Instagram, aktif kullanıcı sayısı bakımından Twitter'ı (284 milyon) geçti (300 milyon). Buyurun makalesi: http://www.businessinsider.com/…han-twitter-2014-12

Şimdi ben Instagram'ın avukatı falan değilim, basit bir kullanıcıyım (aslında daha çok gözlemciyim) ama bazı şeyler için verecek cevabım olabilir. Instagram için tek tip kullanıcıya hitap ediyor denmesi haksızlık, burada kendi yaptığı "resim"leri paylaşan da önerildi, animasyon yapan da, kısa film çeken de, ne bileyim karikatür çizen de. Doğal afetlerin fotoğrafını çekenler, foto muhabirler de gösterildi. Şu sayfada tek tip olan ne olduğunu bana söylerseniz sevinirim. Instagram'ın sadece kendi communityfirst kitabının içerisinde bile Gezi olaylarından örnek bir sürü fotoğraf görebilirsiniz. Eleştirilecek yönü çok, ama tek tip profile hitap ettiği iddiası sadece o profillerde dolaşıldığının göstergesi olabilir, başka da bir açıklaması olamaz. Keşfet size sadece beğendiğiniz tarzda şeyleri getirir sonuçta. burada "fotoğraf kültüründen uzak editörler"in yaptığı tam olarak nedir, onu da bilmiyorum.

Peki, Instagram fotoğrafçıların 1-2 sene içinde terk edeceği bir alan olabilir mi?

Daha iyisi çıkarsa belki evet. Yoksa hayır. Size basit bir örnek vereyim.

Her zaman bahsettiğim fotoğrafçı Alice Gao, (yukarıda eleştirilen pahalı kap kacak fotoğrafı çekenlerden, JCrew ayakkabı giyer, defteri Hermes:) 2006-2014 yılları arasında flickr kullanmış ve 9600 küsür takipçisi var. 8 senede 9.6k.

Bu kadının Instagram hesabında yaklaşık 3 senede geldiği takipçi sayısı kaç biliyor musunuz? Ben söyleyeyim. 909.000 küsür.

Yetmediyse bir örnek daha. Çok sevdiğim başka bir fotoğrafçı, genelde aile fotoğrafları çeker: cindy loughridge. o da 2006'da katılmış flickr'a. Adresi şu. Takipçi sayısı 90 bin küsür. Baya yüksek. Peki Instagram? 3 senede 129 bin küsür.

Örnekler çoğaltılabilir.

Fotoğrafçı fotoğraf anlamında Instagram üzerinden tatmin olmayabilir, ama çok daha hızlı bir geri dönüş alır ve çok daha büyük bir kitleye ulaşır. Bu da Instagram'ı en azından daha iyisi çıkana kadar vazgeçilmez yapar. Çünkü insanlar bunun üzerinden para kazanıyor. Instagram açıldığı zaman flickr kapandı mı? Hayır. Fotoğrafı blogu için çekenler, aynı fotoğrafı kesip biçip Instagram'a da koyuyorlar çünkü orası daha aktif, bunun bilincinde. Kimse gidip bloguna bakacak değil, firmalar ve markalar da Instagram'a bakıyor. Bu anlamda Instagram'ın terk edileceği öngörüsü bence yanlış. Facebook zamanla ne kadar terk edildiyse Instagram da o kadar edilecektir, ama büyümesi sürecek.

Görsel bilgiler çağında yaşıyoruz, bir fotoğraf sitesinin terk edilmesi mümkün olabilir mi? diyetisyenler bile fotoğraf üzerine yazılarla tavsiye veriyor burada. Daha vahimini söyleyeyim. Psikologlar kliniklerini ne kadar güzel dekore ettirdiklerini gösteriyor. Eleştirirsiniz, bu size kalmış. Ama zamanın "pazarlaması" bu, olayımız bu yani artık.

Peki, gelelim ikinci kısma.

Eleştirilecek yönleri. instagram'ın insanları "aynılaştırdığı" düşüncesini yok sayamayız (insanlar ne zaman tahmin ettiğimiz kadar farklı oldular ki :/), bu yukarıda karşı çıktığım şeyden çok daha farklı. Ama bu aynılaşmanın nedeni "fotoğraf çeken" herkesin "sanatçı" olmaması, olmak zorunda da olmaması. İnsanlar taklit ediyor. Taklit ediyor ve bu şekilde kendini geliştiriyor. Ya da sadece beğendiği için gidip aynısını çekiyor. Bu kısım önemli değil. Ama artık bu devirde, her şeyin paylaşıldığı zamanda en fazla ne kadar orijinal olunabilir ki zaten. İnsanlar beğeniyor ve yapıyor işte, bu kadar basit.

İnsanların sadece fotoğraf çekmek için dışarı çıkması. Hatta sadece fotoğraf çekmek için buluşması filan. Arkadaşlar insanlar çeksin ve paylaşsın, istemiyorsanız unfollow edersiniz ve bu dert sizin için de biter. Ya tek kelime bile etmesinler buluşunca, fotoğraf çeksinler mesela sadece: Bu da bir iletişim, istenmese de zorlansa da artık böyle. Bizim zamanımız bunun çağı.

Elitizm eleştirileri. Katılıyorum ama bu, bu zamana özgü bir şey değil. elitizm her zaman biz fakirler için sinir bozucu olduğu kadar özendirici ve merak uyandırıcı da oldu. Bu kullanılıyor insanlar ve markalar tarafından. Eskiden magazin haberlerinde gördüğümüz markaların sadece görsel temsil yeri değişti, o kadar.


Daha yazacak çok şey var ama bir devasa Instagram gözlemleri entry'si daha burada bitsin.

INSTAGRAM DOSYASI PT. III

09:33

Instagram'daki en büyük olaylardan biri "suggested", yani "önerilen kullanıcı" olmak. Biraz bahsedeyim.

Bizim Türkiye’de instagram kullanımı galata kulesi, simitle beslenen mantı, Türk çayı ve papatya fotoğrafı paylaşmaktan öteye gidemediği için (ki biz bu eleştirileri şurada uzun uzun yazmıştık. İnsanların pek bir bilgisi yok bu konuda ama yurtdışında herkes bunun için çabalıyor. Şimdi sizin bir Instagram hesabınız olsun. Bu hesabı suggested yapmaya çalışalım.

1. Öncelikle bu hesabınızı aktif olarak kullanıyor olmanız gerek. Her gün mutlaka bir fotoğraf paylaşacaksınız, ya da diyelim fotoğraf paylaşmadığınız süre 2 günü kesinlikle geçmeyecek.

2. Profilinizin bir teması olacak, dışarıdan bakıldığı zaman bir anlam ifade edecek insanlara. Örneğin şehir hayatı çekiyorsanız şehir hayatı, modaysa moda, still life çekiyorsanız still life, bakınca anlaşılır olacak. (daha önce instagram'a koyulacak fotoğraflar ile alakalı bir yazı yazmıştım.)

3. İnsanlarla aktif bir şekilde ilişkide olmanız gerekiyor. Instagram bu "community" olma özelliğine aşırı önem veriyor, zaten suggested olanların #communityfirst diye bir hashtagleri (etiketleri) de var. Topluluk kurallarına uymanız çok önemli. Birilerine yorum yapın, birileriyle arkadaş olun, birilerini etiketleyin, buluşmalar yapın, fotoğraflar çekin vs...

4. Burası önemli çünkü 3 ile de doğrudan bağlantılı. Suggested olmanız için en önemli şey, en başta birinin sizi "suggest" etmesi. Diyelim ki bir A kişisi önerilen kişi oldu. O kişiye atılan suggestion mailinde, ondan Instagram'ın keşfetmesi için yeni kullanıcı isimleri ya da etiketler istenir. Topluluk olmak bu yüzden çok önemli. Birileriyle iletişimde olmanız sizin de keşfedilmeniz açısından çok önemlidir, önerilmeniz gerekiyor çünkü.

5. Tüm bunları yapıyorsanız, özgün olduğunuzdan eminseniz vs. zaten hemen keşfediliyorsunuz. Sizi öneren kullanıcı sayısı ne kadar çoksa o kadar çabuk suggested oluyorsunuz.

Peki, o halde soru şu: Neden suggested olmak istemelisiniz?

Önerilen kullanıcı dediğimiz durum, genelde Instagram'a yeni üye olmuş olan insanların karşısına çıkan "takip edilesi kişiler" listesinde olmak demek. Haberiniz var mı bilmiyorum ama geçtiğimiz aylarda (Ocak ayı, hatta) Instagram günlük kullanıcı yoğunluğu bakımından Twitter'ı bile geçmişti. Her gün binlerce, belki milyonlarca insan üye oluyor ve onların karşılarına doğrudan sizin kullanıcı adınız "önerilen" olarak çıkıyor. Suggested olduğunuz zaman Instagram'ın kendi Instagram hesabı da sizi takip ediyor. Ortalama 2 hafta kadar takip edilip unfollow ediliyorsunuz, bu süre bazen değişebiliyor da (daha çok olduğu gibi daha az da olabilir). Bu süre boyunca günde en az 2 bin takipçi geliyor size. Bu takipçilerin büyük bir kısmı yeni üyelerden oluşuyor. Sonrasında Instagram sizden ev adresinizi istiyor ve size ufak hediyeler gönderiyor ara sıra (takvim vs. gibi). Eğer önerilenler tarafından önerilmeye devam ederseniz tekrar suggested da olabiliyorsunuz, bunun bir sınırı yok. Aynı zamanda siz de çok sevdiğiniz ve daha çok takipçiyi hak ettiğini düşündüğünüz hesapları "keşfettirebiliyor"sunuz.

Peki, tüm bu takipçi muhabbeti nereye gidiyor, aslında klasik... Sosyal medyadan para kazanabilmek ya da küçük eşantiyonlar alabilmek, küçük hediyelerle kendini şımartmak gibi.


Sonuç olarak neden sizin de bir Daniel Wellington saatiniz olmasın?